6 Ağustos 2013 Salı
capon çayevi
Bir kitabın sonuna kadar, "seni asla unutmayacağım Nuridin" diye sürünüp, tam biterken kahraman antikahramana dönüşüyor; tuhaf bir duygusuzluk kaplıyordu içimi. Hayır, o benim kahramanım değildi!!!
Bu kitaptan öğrendiğim sözcüklere gelince (tdk):
Serapa: Baştan başa.
Uzlet: Toplum yaşayışından kaçıp tek başına yaşama.
Kılağı: Taş üzerinde bilenen bir kesici aracın keskin yüzüne yapışan ve aracın iyi kesebilmesi için, yağlanmış yumuşak taşla kaldırılması gereken çok ince çelik parçaları, zağ.
Münhal: Boş olan, açık bulunan (memuriyet vb.), boş, açık.
Pomak: Rumeli'de Bulgarca konuşan bir Türk ve Müslüman topluluğu.
Saraka: Alay, istihza.
Velespit: Bisiklet.
İşmar: El, göz veya baş ile yapılan işaret.
İfrat: Herhangi bir konuda çok ileri gitme, ölçüyü aşma, aşırı davranma, taşkınlık, tefrit karşıtı.
Kavil: Sözleşme, anlaşma.
Satirik: Yergi ile ilgili, yergi niteliğinde olan.
Mufassal: Ayrıntılı.
Çakar: Denizde, açığa veya kıyılara yerleştirilen, düzenli aralıklarla ve sürekli belirli aralıklarla yanıp sönen küçük fener, şimşekli fener.
Hızar: Tahta ve kereste biçmeye yarayan, elektrik ve su gücüyle çalışan büyük bıçkı.
Mukallit: Taklitçi.
İcar: Kira.
Takiye: Olduğundan farklı görünme.
İhsas: Üstü kapalı anlatma, sezdirme, ima.
Yalaz: Alev.
Peşkir: Genellikle pamuk ipliğinden dokunmuş ince havlu.
Acul: Aceleci.
Palikarya: Rum.
Şetaret: Sevinç, şenlik, neşe.
Güllabi: Akıl hastanelerindeki hademe, güllabici, deli güllabicisi.
Herze: Saçma söz, zevzeklik.
Abani: Genellikle sarık, bohça, kundak ve yorgan yüzü yapımında kullanılan, zemini beyaz, üzerinde safran renginde nakışlar bulunan ipek kumaş.
Mukassi: Sıkıntılı.
Rint: Gönül eri.
Niza: Çekişme, bozuşma, kavga.
Tediye: Para vb. bir şey verme, ödeme.
Behemehal: Her hâlde, ne olursa olsun, ne yapıp yapıp, mutlaka.
İstihkak: Hakkı olma, hak kazanma.
Terebentin: Kozalaklılardan ve bazı ağaçlardan ya kendi kendine ya da ağacın çizilmesiyle akan, yağlı boya, yağlı vernik üretiminde ve inceltilmesinde kullanılan, ince, renksiz, kokulu reçine, terementi.
Ünsiyet: Alışkanlık.
Sakil: Çirkin, kaba, uyumsuz.
Koyak: Vadi.
Çıfıt: Hileci, düzenbaz.
Rayiç: Bir para biriminin veya malın satış ve sürüm değeri.
Kurna: Hamam ve banyolarda musluk altında bulunan, içinde su biriktirilen, yuvarlak, mermer, taş veya plastik tekne.
Müstahkem: Belirtilmiş, tahkim edilmiş, sağlamlaştırılmış.
Selaset: Akıcılık.
Mabat: Bitmemiş yazı, roman vb.nde arka, devam.
Güğüm: Yandan kulplu, boynu uzun, genellikle bakırdan su kabı.
Kerteriz: Bir yerin nerede bulunduğunu pusula ile ölçme.
Payan: Son, sonuç, nihayet.
Velense: Yüzü uzun tüylü, kalın ve ağır battaniye.
Muvakkit: Güneşe bakarak namaz vakitlerini bildiren kimse.
Tahnit: Bozulmaması için ölüyü ilaçlama.
Yelyepelek: telaşla, hızlıca.
Fend: ustalık, kurnazlık.
Külhan: Hamamları ısıtan, hamamın altında bulunan kapalı ve geniş ocak, cehennemlik.
Tilmiz: Öğrenci.
Fertik: Kaç, uzaklaş, sıvış; tamam, bitti anlamlarında kullanılan bir seslenme sözü.
Naçar: Çaresiz, zavallı, düşkün.
Sayeban: Gölgelik.
Taravet: Tazelik.
Çalyaka: Yakasına yapışıp sıkıca tutarak.
Melun: lanetlenmiş.
Teres: Aşağılık anlamına sövgü sözü.
Ayrıca, ne düşüneceği konusunda merakını kendi zihninde gideremeyen bir çok kişi için, şu söz de iyi gider:)
"Kendisini tamamen felsefeye vermiş fakat ne düşüneceğine karar vermemiş olmakla birlikte filozofluğunu ilan etmişti."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder