11 Temmuz 2014 Cuma

İlk Osmanlılar ve Batı Anadolu Beylikler Dünyası

Kabul ediyorum; (herkes kendinden bahsedebilir); beyliklerle ilgili bilgilerle Osmanlı Devleti arasında, benim açımdan kopukluk vardı. Aynı şekilde, Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve beylikler; oradan Osmanlı Devleti'ne atlayış, yine arada bağ yok gibi bişeydi. Diğer Türk devletleri, Timur vd. birçok şey, yine eksik. Eksikliği kendimize atfedelim ki telafi edebilelim, deyip bu kitaba başladım. Yazar hoca, işi zorlaştırır mı diye endişeliyken, ilk satırlardan rahatladım; hocam, üstten bakıp anlaşılmaz yazmamış. Mütevazı ama içi dolu, hak ederek yükselmiş bir hoca olduğu yazısından belli.

Hocam, üslup açısından da çok örnek bir tutuma sahip. Bir başka yazarın eleştiri sınırlarını zorlayan yayınına yönelik yanıtını şöyle veriyor: "Bu sebeple burada ölçüsünün iyi ayarlanmadığını düşündüğüm bu eleştiriye kısaca temas etmek gereği hasıl oldu."

Şuncacık bilgimle ahkam kesmek gibi olmasın. Benim anladığım, Osmanlı beyliği, diğer beylikleri, çeşitli hamlelerle etki alanına almış; doğru stratejilerle kapsamış. Şuna bakın: "Karesi beyliğinin iç karışıklıklara sürüklenmesi, Balıkesir ve Bergama kolu olarak ikiye ayrılması, Osmanlılara müdahale yolunu açmıştı. Bu saltanat mücadelesinin körüklenmesinde Osmanlıların rolü olup olmadığı malum değildir. Fakat taraflardan birinin Osmanlı yardımına başvurması bu hususta manidardır."

İçinden çıkılması gereken ikilemler var; örneğin: "Osmanlı Beyliği "darülküfr"e karşı İslami gaza ilkelerini benimsedi ve uyguladı. Dahası, Osmanlı Beyliği'nin, topraklarına komşu olan Türkmen beyliklerini de denetim altına almaya ve ilhak etmeye çalıştığı bilinmektedir. Ancak, Kur'an'ın iki gazi arasındaki savaşı yasaklaması nedeniyle, komşu Türkmen beyliklerinin fethi için meşru bir zemin hazırlamak zorundaydılar. Osmanlılar bu sorunu nasıl çözdüler?"

Madem bütün beylikler birbirine taban olarak benziyor; öne çıkmak için, bazı yönlerinizi kullanmanız doğru olacaktır: "Ünleri ve propaganda yapmaktaki becerileri sayesinde Osmanlılar, diğer beyliklerin insan gücü kaynaklarından yararlanma siyasetini izlediler ve böylelikle kendi gaza etkinliklerini daha da güçlendirdiler."

Birşeylerin, tarih açısından hala tartışmalı olabileceği, bana bazen şaşırtıcı geliyor. Mesela: "Saruhan Bey'in kimliğini kat'i olarak ve tartışmaya meydan bırakmayacak şekilde tanımlamak mümkün görünmemektedir."

Yaşanan birşeylerin sonradan verilen kararları etkilemesi dikkatimi çekti: Televizyonda dizide; Kanuni'nin oğlu Selim, kardeşi Bayezid'i öldürdükten sonra, babası tarafından, Bayezid'in sancağı olan Kütahya'ya gönderilmişti. Bu, diziye göre, onu daha da sıkıntılı bir ruh haline sokuyordu; "babam beni cezalandırmak için buraya gönderdi" diyordu eşine. Bununla bağlantı kurulabilir mi: "Manisa tahta çıkacak olan şehzadelerin idari görev yaptıkları ve II.Selim'den itibaren de taht varislerinin gönderildikleri yegane sancak merkezi olma özelliği kazanmıştı."

III. Murat, II. Selim'in oğlu değil mi? Televizyondaki dizide, babasını doğal olarak es geçip, dedesiyle sohbet etmesi dikkat çekmişti. Hatta, babası bunu haber alınca, oğlunu kolundan tutup, "sen ne yapıyosun aslanım" demişti. Bu esere göre, III. Murat, tarihe meraklı bir padişah imiş. Bu parçalar da birbirini tamamladı.

Timur hadisesi de burada dikkat çekici. Ben, ilköğretimde öğrenirken, Timur'un kim olduğunu, niye gelip bizim devletimize zarar verdiğini anlayamamıştım. Yani Timur dost muydu, düşman mıydı? Tartışmalıymış: "Onlar bu rekabette, genel olarak Bayezid'i haksız çıkarmakla birlikte, Osmanlı Devleti'nin yıkılışın eşiğine gelişi dolayısıyla, Timur hakkında ağır sözler sarf ederler; ancak XVI. yüzyıl tarihçilerinin olaya bakışları, I. Bayezid devrinde şeriata aykırı işler yapıldığı için onun Osmanlıların başına gelen ilahi bir ceza olduğu yorumunda düğümlenir."

Aşıkpaşazade, "iki sultan arasındaki savaşı sanki manasız bulduğunu, onların birbirleriyle şahsi anlaşmazlıklarının ve hasedlerinin bütün Anadolu ve Şam ülkesinin harab olmasına yol açtığını belirten bir şiire yer verir."

"Netice olarak denilebilir ki, ilk Osmanlı tarihçileri Timur'un Yıldırım Bayezid üzerine yürümesini menfi yönde değerlendirmekte ve zaman zaman onun hakkında ağır ifadeler kullanmakla birlikte, Yıldırım'ın da bu hadisedeki hatasından açık olarak bahsederler. Timur'u bir bakıma, cüretkar bir siyaset izleyip kuvvetli bir merkeziyetçi idare ortaya koyan, bu arada ulema ve bazı nüfuzlu grupları inciten Yıldırım için ilahi bir ceza olarak görürler."

amil: etken, sebep.
vareste: uzak.
mahdut: sayılı, az.
vasat: ortam.
teksif: yoğunlaştırma.
tenakuz: çelişki.
intişar: yayınlanma.
tehevvür: çok kızma, öfkelenme.
muhal: olamaz, olanaksız.
muti: itaat eden.
faksimile: tıpkıbasım.
tevcih: mevki verme.
kethüda: kahya.
meşveret: fikir alışverişi.
gaile: dert.
çeri: asker.
muhasara: kuşatma.
muvafık: uygun.
muhtasar: kısaltılmış olan.
tazyik: sıkıştırma.
ravi: rivayet anlatan.
taalluk: ilgisi olma.
muhassala: elde edilen sonuç.
tedai: çağrışım.
tavsif: nitelendirme.
vetire: süreç.
ittihaz: sayma, tutma.
tahrir: yazma.
istidlal: çıkarım.
evsaf: nitelikler.
müteveccih: yönelik.
mutedil: ılımlı.
ümera: beyler.
muvacehe: yüzyüze gelme.
imtizaç: karışabilme.
kabil: tür, cins.
tebellür: belirme.
mufassal: ayrıntılı.
muhtelit: karma.
mütecanis: bağdaşık.
mübayenet: karşıtlık.
müntesip: bağlanmış, kapılanmış.
İlhanlılar: Cengiz Han'ın torunu Hülagü Han tarafından, merkezi Tebriz olmak üzere Azerbaycan'da kurulan Moğol devletidir.
kavi: dayanıklı.
şecaat: yiğitlik.
sehavet: yiğitlik.
tebarüz: belirme.
delalet: kılavuzluk.
zahiren: görünüşte.
cihet: yön, taraf.
ahfad: torunlar.
Çepniler: Oğuz Kağan Destanına göre Oğuzların 24 boyundan biri.
müdevver: yuvarlak.
niyabet: naip: Tahtta hükümdar olmadığı zaman veya hükümdarın çocukluğu sırasında devleti yöneten kimse.
kazai: yargısal.
mahreç: çıkış yeri.
sıhriyet: Evlenme sonucu oluşan yakınlık, dünürlük, hısımlık.
tebşir: müjdeleme.
rayiç: Bir para biriminin veya malın satış ve sürüm değeri.
izhar: belirtme, gösterme.
nomad: göçebe.
intisap: bağlanma.
lafız: söz, kelime.
müncer: Bir yana doğru çekilip sürüklenen.
mehaz: Bir eser yazılırken başvurulan kaynak.
hulasa: özüt.
crusade: haçlı seferi.
istihraç: çıkarsama.
liva: sancak.
havi: içinde bulunduran, kapsayan.
tribe: kabile.
siege: kuşatma.
iltihak: katılma.
müessir: dokunaklı.
münakale: ulaşım.
arızi: sonradan olan, eğreti.
maruf: tanınan.
müsteniden: dayanarak.
nöker: emireri.
tesanüt: dayanışma.
halef: Birinin ardından gelip onun makamına geçen kimse, ardıl, selef karşıtı.
Arvanid: Arnavutluk.
temerküz: bir yerde toplanma.
aksülamel: tepki, reaksiyon.
ihtiyari: seçime bağlı.
cülus: tahta oturma.
izmihlal: yıkılma, çökme.
tarik: yol.
mukarrer: kararlaştırılmış.
matuf: bir yöne eğilmiş.
mübeşşir: müjde getiren.
müteallik: ilişkin.
mahreç: çıkış yeri.
ihtida: başka bir dinden çıkıp Müslüman olma.
imamet: imamlık.
mütevelli: Bir vakfın yönetimi kendisine verilmiş olan kimse.
kayyum: cami hizmetlisi.
takrir: anlatma, ders verme.
hanende: şarkıcı.
vekilharç: kesedar.
nakip: Bir kavmin, kabilenin başkanı veya onun vekili.
mezkur: adı geçen.
mukataa: Osmanlı İmparatorluğun’da iltizam yöntemine göre kiralanan kaynaklara verilen ad.
mültezim: İltizam yöntemine göre kendi nam ve hesabına vergi toplama görev ve yetkisi verilen kişi.
iltizam: Hazine malı bir gelir kaynağının belli bir ücret karşılığında kişilere satılması yöntemi.
tevliyet: vakıf mallarına bakma görevi.
muahede: antlaşma.
müdellel: kanıtlanmış.
hilat: kaftan.
muhtasar: kısaltılmış olan.
istinsah: Yazma bir eseri el yazısıyla kopyalama.
kalyon: Yelkenle ve kürekle yol alan savaş gemilerinin en büyüğü.
Eretna Beyliği: Anadolu'nun Moğol istilasına uğramasından sonra Sivas ve Kayseri merkezli kurulan Anadolu Beyliği.
muhal: olamaz.
muvazene: denge.
muhatara: korku verici durum, tehlike.
mutedil: ılımlı.
mufassal: ayrıntılı.
ihsas: Üstü kapalı anlatma, sezdirme, ima.
galiz: kaba ve iğrenç.
meyus: üzgün.
mütenevvi: türlü, çeşitli.
teati: karşılıklı alıp verme.
calip: celp eden.
meşveret: Bir konu hakkında birinin düşüncesini sorma, danışma.
haşviyat: Sözde ve yazıda gereksiz olan bölümler.
inkişaf: gelişme.
tahfif: hafifletme.
mihver: önemli.
tahvil: dönüştürme.
tavzih: açıklama, aydınlatma.
telmih: Anlatılmak istenen şeyi söz arasında imalı olarak belli etme, açıkça söylememe.
şehname: Hükümdarların niteliklerini, üstün başarılarını anlatan, mesnevi biçiminde yazılmış manzume.
şekavet: haydutluk.
inkıraz: batma, dağılma.
avarız: Osmanlılarda önceleri yalnız olağanüstü durumlarda, sonraları ise sürekli olarak halktan toplanan vergi.
icmal: gösterge.
maruf: herkesçe bilinen.
müteferrik: ayrılmış.
teşmil: Kapsamına alma, genişletme, yayma.
kesif: yoğun.
müncer: Bir yana doğru çekilip sürüklenen.
vesaik: belgeler.
dynastic: hanedan.
asar: eserler.
münşeat: Sanatlı düz yazı veya mektupların toplandığı dergi.
mukabele: karşılık verme.
nakzetmek: bozmak.
ahkam: hükümler.
niza: çekişme.
müteveccih: yönelik.
iktibas: alıntı.
istintak: sorgu.
sarahat: açıklık.
temlik: mülk olarak verme.
muahhar: ertelenmiş.
fersude: eskimiş, yıpranmış.
muttali: haber almış.
sahih: gerçek, doğru.
fevt: elden çıkma, ölme.
strife: kavga.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder