11 Ekim 2013 Cuma

Eşitsiz Bir Toplumda Çocukluk

Kolay olmayacağını biliyordum ama, inad ettim, yılmadım, bitirdim kitabımı.

"Çocukluk modern bir kurgudur." Yani, çocukluk her zaman var olan bir kategori değilmiş; minik yetişkin olarak algılanıyormuş çocuklar.

Araştırmacılar, yöntemleriyle birlikte yaptıkları çalışmayı ayrıntılı olarak aktarmışlar. Çalışmalarına kaynaklık eden geçmiş verileri de sunuyorlar. Mesela şu: "yoksul ailelerin ebeveynlerinin neredeyse yarısının çocuklarının gıda tüketimlerini kısmak zorunda kaldıklarını bildirmesi"

"Eşit" kavramı ne kadar anlamsız yukarıdaki veri karşısında. Kitabın cümlesi: "Türkiye'deki ebeveynlerin ekonomik durumları ya da eğitim düzeyleri çocukların yaşamlarını etkilemekte ve fırsatlar arasındaki  eşitsizlik nesilden nesile geçmektedir."

Kitapta görüşülen gençlerin bazı söyledikleri:

"Ekonomik durumumuz kötü. Ağabeyim liseye gidiyor. Ağabeyim liseye gitmeseydi ben gidecektim. 1 sene sınıfta kaldı. O yüzden devam etti. Annemler ikinizi birden gönderemeyiz diyorlar." (K, 15)

"Stilistlik okumak isterdim. Zaten çizim yaparak farklı elbiseler çiziyordum. Hayalimdeki meslek de oydu. Ama meslek lisesine gitmek istemedim. Zaten söylediğim bölüm İstanbul'da ama bana uzak. O yüzden gitmek istemedim. Hem ailemi, hem kendimi düşündüm. Yol masrafı, yemek masrafı gibi bir sürü masrafı oluyor." (K, 17).

Genç olmak çok zor; çocuk olmak çok zor :(

"Biriktirmek zor baya. Evin ihtiyaçları, annemin ihtiyaçları... Kimseden para çıkmayınca da bizden çıkıyor. 25 lira birikmiş param vardı. Annemin ilaçları bitmişti. Ben aldım." (K, 17)

Kitabın cümlesi: "Ailenin yaşadığı ekonomik sıkıntıların çocukları, çalışma hayatını erken yaşta düşünmeye ittiği ve bu konuda sorumluluk ve suçluluk hissettiklerini bize göstermiştir."

Ama bu yük bir çocuk için çok fazla :(

Bir de bizde bir veri sıkıntısı var; "Türkiye'de genel olarak intihar istatistikleri toplanmakla birlikte, çocuk ve gençlere ilişkin intihar riski verileri bulunmamaktadır - imza OECD 2009.", "Okullarda sigara ve madde kullanımı konusunda Türkiye'de ulaşılabilir bir veri bulunmamaktadır."

Gençlerimizi evde nasıl çalıştırdığımızın resmi:

"... kardeş bakımı, evi toplamak, yemek yapmak ders yapacak hal kalmıyor." (K, 15)

Ha bu arada ayrımcılığı unutmayalım:

"Benim abim olduğu için oluyor, o dağıtıyor, ben de 'biraz da o toplasın' diyorum. O dışarıda geziyor kızlarla. Annem de 'sen kızsın' diyor." Kızları kız oldukları için bunu hak ettiklerine inandırıyoruz; bunu da evin hanımı yapıyor; bu ne yaman çelişki güzel Allahım!

"Ağabeyim isteyince para verir. Ben isteyince annem vermiyor bana." (K, 15).

Ya çalışan çocuklar:

"Çünkü çok bunaltıcı bir yer. Her tarafın toz içinde oluyor. Pis, pasaklı oluyorsun. Her akşam duş yapmak zorundasın. O tozlar burnundan girip boğazında birikmiş oluyor. Doktora gitsen bu ne derler. Ağzına bir bez bağlayamıyorsun düşün yani. Ben orada hasta oldum."

"Ben 12 saat ayaktayım. 2 dakika bile oturamıyorum." (K, 17)

"Yani zor yerleri çok zaten. Şimdi sabah gidiyorsun, akşam geliyorsun, hemen geçiyor vakit anlamıyorsun. Ya bir gün tatil yapıyorsun ya iki gün. Onu da dinlenmekle geçiriyorsun zaten, bir şey anlamıyorsun." (E, 13)

Bu eziyeti 13 yaşında yüklenmek; ben hayal dahi edemiyorum; o gerçekliğini yaşıyor.

Dayağa şerbetli halimiz verilere de soru işareti şeklinde yansımış: "Okulda çocuklara yönelik şiddet ve zorbalık konusunda Türkiye en kötü durumdaki ülke (OECD, 2009). Bu oran Türkiye'de %25, OECD ortalaması %11. Aynı raporda okulu seven çocukların oranının en yüksek olduğu ülke de Türkiye. Yani öğrencilerin en fazla zorbalığa ve şiddete uğradığı ülke, aynı zamanda çocukların okulu en çok sevdiği ülke olarak görünmektedir."

Bu görüşmeler de dikkat çekici bence; benim öğrendiğime göre, birine yansız soru sormak istiyorsak, onu belli bir yanıta zorlayan soru sormamamız lazım; bu kötü soru tipi güdümlü soru; bakalım aşağıda kaç tane birden bulacaksınız:

G: Neden okulu bıraktın?
Ç: Zorunlu olarak. Atıldım ben. C. diye bir arkadaşım vardı, onunla tanıştım. Birbirimizi bulduk.
G: Sadece arkadaştan dolayı mı bıraktın? Başka hiç bir faktör yok muydu? Ailen seni destekliyor muydu mesela? Okulda problem yok muydu?
Ç: Hayır arkadaştan.
G: Arkadaş çevresi çok önemli değil mi?
Ç: Evet. Arkadaş çevresinden çok en yakın arkadaş önemli. Bizim yaşımızdakiler için babadan daha önemli. Daha fazla vakit geçiriyoruz." (E, 17)







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder