15 Şubat 2015 Pazar

Gelecek Yakın (Abdullah Gül)

Abdullah Gül, tarzı ile bana ilham veren bir kişi. Bu kitapta dikkat çeken ilk anektod, "gazoz satamayan çocuk" olması:

"Bir gün amcam benim ticari kabiliyetimi denemek üzere dedemin dükkanına geldi. Buz dolu kovanın içinden bir şişe gazoz aldı ve yüksek sesle bağırdı: "Buz gibi gazoz! Buz gibi gazoz! 32 dişe keman çaldırır!" Bu şekilde bağırmam gerekiyordu. O tarihlerde bu yöntem etkili bir pazarlama stratejisiydi. Güçlü sesiyle dükkanın etrafındaki insanların dikkatini üzerine toplayan amcam, çok sayıda gazozu hemen orada sattı. Sonra benim de aynı şekilde satış yapmamı istedi. Ne var ki, ben onun kadar yüksek sesle bağıramayacak kadar utangaçtım ve kovadaki gazozları satma konusunda çaresiz bir şekilde başarısız oldum. Ve tabii bu da benim iş hayatımın sonu oldu!

Eğer o gün orada gazoz satmayı başarabilseydim, bugün muhtemelen Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı olmayacaktım! Öte yandan, şayet o gün gazozları satmakta muvaffak olsaydım, tıpkı Kayserili işadamı olan hemşerilerim gibi bugün ben de zengin bir işadamı olabilirdim.

Dolayısıyla, bazen liderlik başarısızlıklardan da neşet edebilir. Esasen, başarısızlıklarımız hayatımızda çok önemlidir. Zira başarısızlıklarımız, bizi zor, ancak ulaşılabilir seçeneklerle baş başa bırakırlar. Başarısızlıklarımızdan ders alırız ve çabalarımızın karşılığını almak için daha çok çalışırız."

"Siyasi söylemimde mütevazı, hoşgörülü ve alçakgönüllü olmayı ve yapıcı bir siyaset dili kullanmaya gayret gösterdim. Profesyonel, siyasi ve diplomatik kariyerim boyunca işlerimde ve ilişkilerimde çoğu kez, sabırlı, itidalli, azimli ve pragmatik oldum. Ama ilkelerin, pragmatik fırsatçılıkla çatıştığı temel meselelerde, sezgilerim ve vicdanım her zaman ilkelerimden yana olmuştur. Ve ilkelerim için sonuna kadar mücadele etmişimdir."

"Aslolan şartların ürünü  olan fikirler değil, şartları değiştiren fikirlerin üretimidir."

"Gençleri yönetilmesi gereken bir kitle olarak değil, yönetime hazırlanan, kendisine, görüşlerine ve yaptıklarına değer verilen bir toplumsal güç olarak kabul etmeliyiz."

Bir işi hakkıyla yapmanın önemine bakar mısınız? Fonuna katkıda bulunduğumuz yapılara proje üretmediğimiz için diğer ülkeleri desteklemişiz!

"Avrupa Birliği Çerçeve Programları bünyesinde, Türkiye 6. Çerçeve Programına 250 milyon avro vermişti; milli gelirimizden. Ama 4 sene içerisinde, ödediğimiz 250 milyon avronun karşılığında sadece 52 milyon avroluk proje teslim etmiştik. Ve biz 200 milyon avroyla Avrupa'nın en gelişmiş ülkelerini sübvanse ettik. Aslında Türkiye'nin kapasitesi olduğu halde, yeteri kadar proje vermediği için, bu fonlardan faydalanamamıştık. Çünkü kurumlarımız arasında kopukluk vardı. Yeteri kadar bilgilendirme, yeteri kadar motivasyon yoktu."

"Yani bilimde Almanları, Fransızları, İngilizleri sübvanse etmiştik. Niçin? Çünkü Türk üniversiteleri ve Türk araştırma-geliştirmecileri yeteri kadar proje vermemişlerdi. Ancak kendine güvenen büyük üniversiteler, ODTÜ, Boğaziçi, Bilkent gibi üniversiteler YÖK'ü dinlemez ve TÜBİTAK'la temasa geçerler; diğerleri de çekinirdi. Yani böyle garip durumlarımız vardı ve neticede biz oturduk, kendi aramızda "Avrupa bilim dünyasından çıkalım mı, çıkmayalım mı?" konusunu tartıştık. Çünkü Türkiye, Alman, Fransız, İngiliz bilimadamlarını sübvanse edeceğine; onlardan faydalanmalı, ilim almalıydı. Bugünse, ödediğimizden daha çoğunu almaya başladık. Çok yakından takip ediyorum. O acı durumları bildiğim için, sık sık YÖK başkanına, TÜBİTAK başkanına sorarım "Nasıl gidiyor?" diye."



6 Şubat 2015 Cuma

Daha Ne Olsun (Kurt Vonnegut)





"Daha ne olsun" demeyi unutmamayı öneriyor. Bir kişi ne iş yapıyorsa yapsın, umut veren, ilham kaynağı biri olmak için ayrıca motive olmalı bence. Bu yazar, bunu başarmış.






Çok doğru tespitlerden biri: "Makam ve yaşlarının güvenliğinde bizleri savaşa sürükleyen politikacılara öfke..." Bu kendini garantiye almış her kişi için geçerli.




Büyük öfke ve deva bulunmazsa nefretin nasıl bir güç kaynağı olabileceği: "Kendinizi beş metre boyunda ve hiç durmadan yüzlerce kilometre koşacak gibi hissetmek isterseniz..."




Bir şey nasıl böyle anlatılabilir :)  --- "Bilgisayarı tarafından yutulmuş bir damadım var."




Doymak bilmemek ile simetriği arasındaki fark böyle anlatılabilir:


Çok büyük parayı bir günde kazanan biri için: "Bende onun hiç sahip olamayacağı bir şey var. Yeterince kazandığımı bilmek."




"Aranızda Thomas Jefferson hakkında ileri geri konuşmama bozulan varsa kusura bakmasın. Yangın yokken "yangın var!" diye bağırmak haricinde canım ne isterse söyleyebilirim çünkü ABD vatandaşıyım. Hükümetinizin varlık sebebi, renk, ırk ve din ayrımı gözetmeksizin sizin veya başkalarının alınganlığını, bozulmasını engellemek değildir ve olmamalıdır."




"İktidar yozlaştırır ve mutlak iktidar bizi mutlak yozlaşmaya götürür. İnsanoğlu, güçle sarhoş olan şempanzedir. Bu tür sarhoşluğu ben de tattım: Bir zamanlar onbaşıydım."




"İnsan yapısının kusurlarından biri, herkesin inşa etmeyi istemesi, ama kimsenin bakımla uğraşmak istememesidir."




"İyi öğretmenleri hatırladığımızda adı aklıma gelen öğretmen bana bir defasında "sanatçıların yaptığı nedir?" diye sormuştu. Bir şeyler gevelemiştim. "İki şey yaparlar" demişti o zaman. "Birincisi, evrenin tümünü düzeltemeyeceklerini itiraf ederler. İkincisi, evrenin en azından minnacık bir parçasını tamı tamına olması gerektiği hale sokarlar. Bir avuç kil, dört köşe bir tuval, bir parça kağıt, falan."