Yine bir çok konuya deva bir kitap: statü endişesi..
Sevgili okur; statü, "kişinin, dünyanın gözündeki değerini, önemini ifade eder. Bu öyle bir his ki, başkaları tarafından önemsendiğimiz ve değerli insan muamelesi gördüğümüz hissidir."
"İçimizde büyük bir gerilime yol açan bu endişeyi dışavurmak, toplumsal açıdan pek hoş kaçmaz, bu yüzden tıpkı bahsedilen endişeyle birebir alakalı olan) kıskançlık gibi, statü endişesinin de yansıtıldığına pek rastlanmaz. Yansıtılsa bile bu, bir anda dikkatimizin dağılması ve bakışlarımızın dalıp gitmesiyle, zoraki bir gülümsemeyle ya da bir başkasının başarılı olduğu haberi karşısında yaşanan uzunca bir sessizlikle sınırlıdır."
"Benlik imgemiz (kendimizi nasıl algıladığımız) başkalarının bizi nasıl algıladığıyla birebir alakalıdır. Hepimiz kendimize tahammül edebilmek için dünyanın bize saygı duyduğuna dair birtakım işaretler arar, onlara bel bağlarız."
"Statü endişesi, bizi fena halde kedere ve hüzne sürükleme olasılığını bünyesinde barındırır."
"Taşıdığımız endişenin üstesinden gelmenin en iyi yolu, onu anlamaya ve ondan bahsetmeye çalışmak olacaktır."
"Zengin insanların, kendilerinden sonra gelecek beş nesli kolayca geçindirebilecek kadar servet edinmişken, hala para biriktiriyor olmaları bizi şaşırtmamalıdır. Eğer varlıklı olma isteği yalnızca maddiyatla ilgili olsaydı, zenginlerin bu çabasını anlama zor olurdu."
"Görmezden gelinmek bizi büyük bir öfke ve ümitsizliğe sürükler."
"Belki de snopluğun ardında histerik bir korku yatmaktadır. Kendi duruşundan emin olan kişilerin etrafındakileri aşağılamak gibi huyları yoktur. Kendini beğenmişlik ve kibrin asıl nedeni derin bir korkudur."
"Aşağılanmak, bizi aşağılayanların ilgisini çekmek için yoğun bir istek duymamıza neden olur."
"Sağduyunun süzgecinden geçirilerek geçersizliği kanıtlanmış bir yargıdan ötürü endişe duymak, iki kere ikinin beş ettiğini kanıtlamaya kafayı takmış bir zavallının yargılarına kulak asmaktan farksızdır."
"Hepimiz birtakım başarılar elde ederek ya da belli bazı şeylere sahip olarak sürekli bir tatmin hissine kavuşacağımız düşüncesini taşırız. Hepimiz, mutluluğun dik ve yaman yokuşunu bir süre tırmandıktan sonra dümdüz ve uçsuz bucaksız bir platoyla karşılaşacağımızı zannederiz. O dik yokuşun sonunda sürekli bir tatmin bizi beklemektedir. Oysa bize şu hiçbir zaman hatırlatılmaz: zirveye ulaştıktan çok kısa bir süre sonra, yeniden inişe geçecek, kendimizi yine endişenin ve arzunun yere yakın topraklarında bulacağız."
"Yaşam, bir endişeyi bir kenara bırakıp ötekine koştuğumuz, bir arzudan sıyrılıp kendimizi bir başka arzunun kollarında bulduğumuz bir süreçtir. Bu sözler, endişelerimizi yenmeye uğraşmamamız, arzularımızı da hiçbir şekilde tatmin etmeye çalışmamamız anlamına gelmemelidir. Yalnızca şunun bilincine varsak iyi olur: bütün o arzuladığımız hedefler, bize bir kere başarılı olduktan sonra durup dinlenebileceğimizi vaat ederler. Ancak vaatlerini hiçbir zaman gerçekleştirmezler."