26 Ocak 2014 Pazar

Çocuklar İçin Türkiye Güncel Sanatı

Biz sanatı kendimiz yeterince anlayamadığımızdan belki, çocuklara da anlatamıyoruz bence. Eeee, madem anlamadım, anlamaya çabalayayım dedim; bu kitabı okudum. Hiç içim sıkılmadı; bence çok ilginç. Bilemeyeceğim ama tahmin edebileceğim en önemli şey; bu kitabı bir çocuk okursa nasıl hisseder? Tahminim; iyi hisseder; bir kaç adım ilerler bence.








Dünyayı hoyrat kullanmamayı ne güzel ifade ediyor bakın:






" ... dünyamızın daha uzun süre kullanılabilmesi için hepimizin doğaya karşı saygılı olması gerekiyor artık. Elbette işin büyük kısmı fabrikalarda ve devletlerde. Ama dünya üzerinde yaşayan herkes bir şeyler yapabilir yine de. Bir odadan çıkarken ışıkları kapatmak, suları fazla harcamamak, geri dönüşüm için çöpleri ayırmak.."






Peki şu:






"İnsan Aynı Resimden Kaç Tane Yapabilir?"






Leyla Gediz - Atlantis 2000






"K-141 Kursk denizaltısında ölen 118 gemicinin portresini yaparak anılarını yaşatmak istemiş. Denizcilerden birinin fotoğrafını eline alıp portresini yapmış ve sonra yaptığı portreye bakarak bir diğer denizcinin portresini yapmış."






"Sen Olsan" bölümüne bakın:






"Leyla Gediz sabırlı bir sanatçımız. Tam 118 resim yapmış tekrarlar ve farklarla oynayarak. Biz sekizde karar kılalım. Aynı resimden sekiz tane yapacağın bir deneye başlayalım mı? Çalışma yöntemi şu: Önce bir portre resmi yapıyorsun, sonra o resme bakarak ikinci portreyi çiziyorsun. İkinci portreyi tamamladığında ilk çizdiğin portreyi  göremeyeceğin bir yere kaldırıp ikinci çizdiğin portreye bakarak üçüncüyü çiziyorsun. Sonra üçüncü çizdiğin portreye bakarak da dördüncü portreyi çiziyorsun taa ki sekizinci portreyi bitirene kadar bu yöntemi sürdürüyorsun. Sekiz tane çizmeyi bitirdiğinde hepsini yan yana sergileyip inceliyorsun. Ne dersin, bunların hepsi aynı portre mi?"


Cengiz Çekil'in "Saat Kaç" (2008) işinden hareketle yazdıkları bana yeni düşünme konusu çıkardı; bu harika!






"... saatler zamanı ölçemez diyorlar. Zaman ölçülebilir bir şey değilmiş. Doğada kendini tekrarlayan süreçleri ölçebilişimize bakıp bazen zamandan bahsettiğimizi düşünüyormuşuz. Zaman, hep aynı hızda kendini tekrarlayan bir olayın, sözgelimi bir tekerleğin dönmesinin ya da bir sarkacın salınımının, kendini tekrarlama sayısı türünden başka bir olayın gelişiminin ifade edilmesiymiş. Benim için fazla karmaşık, belki siz anlıyorsunuzdur. Benim bildiğim orta birde olan bütün çocukların zamanı aynıdır. Lise sonda olanlar da başka bir zamanda yaşar... Siz hangi zamanda yaşıyorsunuz? İlk uçağa bindiğiniz günde mi? İlkokula başladığınız günde mi?"






"Benim için fazla karmaşık, belki siz anlıyorsunuzdur"; ne muhteşem bir mütevazılık ve çocuk için, heves etmeye, kendine güvenmeye bir davet.






Erdem Taşdelen'in "Endişeci" (2013) işi için, " Sadece eşyaların değil, duyguların da biriktirilebileceğini biliyor muydunuz? Duygularını günlüklere yazarak biriktirenler olduğunu duymuştum."






Nilbar Güneş'in "İstek" (Bilinmeyen Sporlar serisi, 2009) işi için; "Ütü yapmak bir spor mudur? Yerleri silmek? Uçurtma uçurmak? İp atlama? ... Nilbar Güneş, sporu yollarda, dükkanlarda aramaya başlamış. Sokaklarda, insanların konuşmalarında, didişmelerinde, sıkılmalarında sporu bulabileceğini düşünmüş. Eve dönmüş bir de bakmış ev de sporla dolu! En azından "Nilbar, neden hiç spor yapmıyorsun sen artık!" diye sorduğumda böyle yanıt verdi. "Yapıyorum, ama bilinmeyen sporlar yapıyorum!"






Rusların uzayı araştırmak için gönderdikleri kahraman köpek Laika (bir daha geri dönmemiş:(






Sözlüğüne bakın:






Fotogerçekçilik: .... Müzede fotogerçekçi bir resim gördüğünüzde fotoğraf sanmanız olasıdır.
Kuşkulanırsanız biraz daha yakından bakın. O kadar da değil, burnunuzu çarpacaksınız!






İlişkisel Estetik: .... Sanatçının yemek yapması sanattır ancak daha önemli olan, yemek yiyen insanlar arasında oluşan ilişkidir. Sanat yerken sohbet etmek harikadır ama ağzınızda sanat varken konuşmayın.






Sergi: ... Ne sergi açmak ne de sergiye gitmek için yetişkin olmak gerekmez.







19 Ocak 2014 Pazar

Arabesk

Arabesk, bizimle çok ilgiliymiş.








Neyi bastırdıysan, o kendine başka bir yol bulurmuş.








"Arabesk; yazılı olmamakla birlikte, her icrada müzisyenlerin çalgıları üzerindeki teknik hakimiyetleri, müzikalite anlayışları ve ruh halleri gibi pek çok unsura bağlı olarak, farklılık göstererek, yeniden inşa edilen bir müziktir. Notaya alınarak bir anlamda “sabitlenmesi” aslı itibarıyla bu müziğin doğasına aykırıdır."

"Osmanlı’dan miras kalan geleneğin bir kısmını reddedip onunla arasına kalın duvarlar örerek bağlarını zayıflatmaya çalışan cumhuriyetçi kadrolar için gelenek, yeniden inşa edilmeye muhtaç olarak görülmüştür."

"Göç – dışlanmışlık- yalnızlık"
"Ara yerde kalan, hiçbir yerde dayanağı olmayan, kendisine bile yabancılaşmış. Kuralsızlık, değerlerden ve kurallardan sapma eğilimi gösterir."
"Zamanla kendine özgü bir kültür geliştirecek olan gecekondu alanları."
"Arabesk; kent kültürünü yansıtan, onun içinde doğup gelişen bir müzik olarak ortaya çıkmıştır."
"Arabesk; Türkiye’nin modernleşme sürecinde doğusu ile batısının karşılaşmasından doğmuş ilk popüler ürün olduğu söylenebilir."
“acısız arabesk” - devletin arabeski evcilleştirme girişimi
Şimdi - "Bağlamından uzaklaştırılarak çeşitli mekanlarda eğlence müziği olarak sunulan ve giderek popüler kültür ile kapitalist tüketim anlayışının bir ürünü haline getirilen arabesk müzik"